Araplar Osmanlı`ya İhanet Etti mi?
Ben kendimi bildim bileli bu sözü duymuşumdur:Türkün Türk’ten başka dostu yoktur! Hele Araplar bizi arkamızdan vurmuşlardır I. Dünya Savaşında! Onlar haindir. Şimdi de o yaptıklarının cezasını çekiyorlar.
Peki olayın vakıa boyutu ne? Olaya objektif bir açıdan bakacak olursak şu kadarını diyebiliriz ki, bu sözlerin tamamı da yanlış değildir maalesef!
Hani malum bir durum vardır. Düşene bir de ben vuruyum mantığı. Osmanlı Devleti`nin başına gelen de bundan pek farklı olmayacaktır. Tarih XX. yüzyıla geldiğinde devlet kendi içinde yıpranmış, köhnemiş, olumsuzluklarıyla kabuk bağlamış bir konumdadır. Ancak öte yanda ise, mal varlığı aç kurtlar timsali hıristiyan ve yahudi milletlerin iştahlarını kabartmaktadır. Türk`ü yiğit ve cenk meydanlarında alt edemeyecekleri ATASÖZÜ haline gelmiş olan Avrupa`nın uygulayacağı tek bir yol kalmıştır:
Ülke içerisinde NİFAK tohumları serpmek, önce yönetici konumundakileri daha sonra da halkını ALÇAKLIK KOMPLEKSİ;ne düçar etmek, kültürel noktada kendi pisliklerini bizim üzerimize yamamak ve farklılıklarımızla gurur duyduğumuz milletimizi birbirine düşürmek.
Başlığımız doğrultusunda devam edecek olursak, milletimizi (Türk, Kürt, Çerkez, Abaza, Boşnak, Arap vs..) öyle bir karıştıracaklardır ki, bunu düzeltmek için adeta bir yüz yılın geçmesine dahi gerek duyulacaktır.
Araplar Osmanlı’ya ihanet ettiler mi? Hem evet, hem de hayır! Evet, şöyle ki, I. Dünya Savaşı sırasında Mekke Şerifi Hüseyin İngilizler ile anlaşmış ve Osmanlı’ya karşı isyan etmişti. Nihayetinde ordumuzu da arkadan vurmuştu. Ferdi denecek kadar küçük bir azınlığın gerçekleştirdiği ihaneti bütün bir topluma yüklemek ne kadar adaletlidir? Her ne kadar bu durum Şerif Hüseyin’i mazur göstermese de, İngilizlerin daha sonra yerine getirmediği 'bağımsızlık vaadi' ile işbirliğine çektikleri Şerif Hüseyin'in ve oğullarının komuta ettiği bedevi kabileleri, Mekke-Maan hattında, yani asıl cephenin gerisinde İngiliz kuvvetlerine yardımcı olmuştur. Asıl cephe, önce Süveyş Kanalı ve Kanal Harbi'nde Türk-Osmanlı kuvvetlerinin geri çekilmesinden sonra Filistin'de mücadele etmiştir.
Küçük bir kesimin yaptığı yanlışa bakılıyor da neden Filistin'de tek bir Arabın ayaklanmayışına dikkat edilmiyor. Neden, Suriye'de, Irak'ta, Lübnan'da Türk kuvvetlerini 'arkadan vuran' herhangi bir olay olmadığı halde bundan bahsedilmiyor? Neden Arapların ezici çoğunluğu, İstanbul'a yani Türkiye'ye sadık kaldığı halde bu dile getirilmiyor? Neden Arabistan Yarımadası'nın Hicaz bölümünden Akabe'ye kadar olan 'cephe gerisi' dışında, Arapların Türkleri arkadan vurduğuna dair tarihte herhangi bir kayıt bulup da yüzümüze çarpılmıyor? Neden, neden, neden?
Esasında nedenlerin cevapları da çok açık ve ikna edici ancak amaç üzüm yemek olmadığı için maalesef o yumuşak üzümler dahi istavrit kılçığı gibi boğazları aşamamaktadır. Yoksa, bu konuda uzman olan Ortadoğu uzmanı tecrübeli gazeteci Cengiz Çandar, Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Ortadoğu analisti Mitchell G. Bard ve insaf sahibi bütün tarihçilerden aksi bir açıklama gelmemiştir ve gelmesi de mümkün olmayacaktır. Zira, Deve’yi iğne deliğinden geçiremezsiniz?
Birkaç örnek bilgi ve belge sunacak olursak şuna bakınız:
Ortadoğu analisti Mitchell G. Bard: "O dönemin romantik kurgusunun aksine, Arapların çoğu I. Dünya Savaşı'nda Türklere karşı müttefiklerin yanında savaşmadılar. İngiliz Başbakanı David Lloyd George'un belirttiği gibi, Arapların çoğu, Türk yöneticileri için savaştı. (Osmanlı İmparatorluğu'na isyan eden) Faysal'ın Arabistan'daki taraftarları, bir istisnaydı.
Prof. Kemal Karpat: Arapların 'milli' hareketi esasında ayrılıkçı bir hareket değildi. Arapların birçoğu Osmanlı hükümdarlarını yabancı bir sömürgeci güç olarak değil, sadece Arap kökeninden olmayan, iktidarda bir hanedan olarak görüyorlardı ve Osmanlı Devleti ve hanedanı Müslüman kaldıkça ve Arapların hayat tarzına saygılı oldukça, özlemlerini yerine getirmeye söz verdikçe ve onları Avrupa işgaline karşı korudukça, itaat etmekten geri kalmıyorlardı. Geçmişte şan ve şereflerini ilk hatırlayan veya hayal edenler ve tarihlerinin modern bir versiyonunu yaratmaya çalışanlar Müslüman değil Hıristiyan Araplardı.
Peki! Sizce Araplar Osmanlı`yı arkadan vurmuş mudur?
Not: Konu hakkında daha ayrıntılı bilgi almak istiyorsanız, Prof. Dr. Zekiriya KURŞUN'un konu ile ilgili çalışmasını indirebilirsiniz. DOSYAYI İNDİRMEK İÇİN BUYRUN
Ben kendimi bildim bileli bu sözü duymuşumdur:Türkün Türk’ten başka dostu yoktur! Hele Araplar bizi arkamızdan vurmuşlardır I. Dünya Savaşında! Onlar haindir. Şimdi de o yaptıklarının cezasını çekiyorlar.
Peki olayın vakıa boyutu ne? Olaya objektif bir açıdan bakacak olursak şu kadarını diyebiliriz ki, bu sözlerin tamamı da yanlış değildir maalesef!
Hani malum bir durum vardır. Düşene bir de ben vuruyum mantığı. Osmanlı Devleti`nin başına gelen de bundan pek farklı olmayacaktır. Tarih XX. yüzyıla geldiğinde devlet kendi içinde yıpranmış, köhnemiş, olumsuzluklarıyla kabuk bağlamış bir konumdadır. Ancak öte yanda ise, mal varlığı aç kurtlar timsali hıristiyan ve yahudi milletlerin iştahlarını kabartmaktadır. Türk`ü yiğit ve cenk meydanlarında alt edemeyecekleri ATASÖZÜ haline gelmiş olan Avrupa`nın uygulayacağı tek bir yol kalmıştır:
Ülke içerisinde NİFAK tohumları serpmek, önce yönetici konumundakileri daha sonra da halkını ALÇAKLIK KOMPLEKSİ;ne düçar etmek, kültürel noktada kendi pisliklerini bizim üzerimize yamamak ve farklılıklarımızla gurur duyduğumuz milletimizi birbirine düşürmek.
Başlığımız doğrultusunda devam edecek olursak, milletimizi (Türk, Kürt, Çerkez, Abaza, Boşnak, Arap vs..) öyle bir karıştıracaklardır ki, bunu düzeltmek için adeta bir yüz yılın geçmesine dahi gerek duyulacaktır.
Araplar Osmanlı’ya ihanet ettiler mi? Hem evet, hem de hayır! Evet, şöyle ki, I. Dünya Savaşı sırasında Mekke Şerifi Hüseyin İngilizler ile anlaşmış ve Osmanlı’ya karşı isyan etmişti. Nihayetinde ordumuzu da arkadan vurmuştu. Ferdi denecek kadar küçük bir azınlığın gerçekleştirdiği ihaneti bütün bir topluma yüklemek ne kadar adaletlidir? Her ne kadar bu durum Şerif Hüseyin’i mazur göstermese de, İngilizlerin daha sonra yerine getirmediği 'bağımsızlık vaadi' ile işbirliğine çektikleri Şerif Hüseyin'in ve oğullarının komuta ettiği bedevi kabileleri, Mekke-Maan hattında, yani asıl cephenin gerisinde İngiliz kuvvetlerine yardımcı olmuştur. Asıl cephe, önce Süveyş Kanalı ve Kanal Harbi'nde Türk-Osmanlı kuvvetlerinin geri çekilmesinden sonra Filistin'de mücadele etmiştir.
Küçük bir kesimin yaptığı yanlışa bakılıyor da neden Filistin'de tek bir Arabın ayaklanmayışına dikkat edilmiyor. Neden, Suriye'de, Irak'ta, Lübnan'da Türk kuvvetlerini 'arkadan vuran' herhangi bir olay olmadığı halde bundan bahsedilmiyor? Neden Arapların ezici çoğunluğu, İstanbul'a yani Türkiye'ye sadık kaldığı halde bu dile getirilmiyor? Neden Arabistan Yarımadası'nın Hicaz bölümünden Akabe'ye kadar olan 'cephe gerisi' dışında, Arapların Türkleri arkadan vurduğuna dair tarihte herhangi bir kayıt bulup da yüzümüze çarpılmıyor? Neden, neden, neden?
Esasında nedenlerin cevapları da çok açık ve ikna edici ancak amaç üzüm yemek olmadığı için maalesef o yumuşak üzümler dahi istavrit kılçığı gibi boğazları aşamamaktadır. Yoksa, bu konuda uzman olan Ortadoğu uzmanı tecrübeli gazeteci Cengiz Çandar, Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Ortadoğu analisti Mitchell G. Bard ve insaf sahibi bütün tarihçilerden aksi bir açıklama gelmemiştir ve gelmesi de mümkün olmayacaktır. Zira, Deve’yi iğne deliğinden geçiremezsiniz?
Birkaç örnek bilgi ve belge sunacak olursak şuna bakınız:
Ortadoğu analisti Mitchell G. Bard: "O dönemin romantik kurgusunun aksine, Arapların çoğu I. Dünya Savaşı'nda Türklere karşı müttefiklerin yanında savaşmadılar. İngiliz Başbakanı David Lloyd George'un belirttiği gibi, Arapların çoğu, Türk yöneticileri için savaştı. (Osmanlı İmparatorluğu'na isyan eden) Faysal'ın Arabistan'daki taraftarları, bir istisnaydı.
Prof. Kemal Karpat: Arapların 'milli' hareketi esasında ayrılıkçı bir hareket değildi. Arapların birçoğu Osmanlı hükümdarlarını yabancı bir sömürgeci güç olarak değil, sadece Arap kökeninden olmayan, iktidarda bir hanedan olarak görüyorlardı ve Osmanlı Devleti ve hanedanı Müslüman kaldıkça ve Arapların hayat tarzına saygılı oldukça, özlemlerini yerine getirmeye söz verdikçe ve onları Avrupa işgaline karşı korudukça, itaat etmekten geri kalmıyorlardı. Geçmişte şan ve şereflerini ilk hatırlayan veya hayal edenler ve tarihlerinin modern bir versiyonunu yaratmaya çalışanlar Müslüman değil Hıristiyan Araplardı.
Peki! Sizce Araplar Osmanlı`yı arkadan vurmuş mudur?
Not: Konu hakkında daha ayrıntılı bilgi almak istiyorsanız, Prof. Dr. Zekiriya KURŞUN'un konu ile ilgili çalışmasını indirebilirsiniz. DOSYAYI İNDİRMEK İÇİN BUYRUN